Forum Özel YILDIZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Forum Özel YILDIZ

Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz:
Toplam Mesajınız: 0


 

AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
_BuShRa_
Deneyimli Üye
Deneyimli  Üye
_BuShRa_

Kadın
Yaş : 28 Kayıt tarihi : 11/10/08 Mesaj Sayısı : 306 Nerden : OkUlDaN....

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyC.tesi Ocak 24, 2009 11:40 pm

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

Karımı 1998 in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik.
Karim, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı.
97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım.
Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi.
İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim. - A. - R. - K. - A. - S. - I. - N. Gerisi için yılları yetmemişti.
Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm.
İnanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı.
1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden su sözler çıktı:
"14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..."
20..'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor simdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor...
Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz, sevgi dilsizdir...


(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.

Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.

Çocuk:
-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.

- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?

- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolyalar da atılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.

Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini.

Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- 3 yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki.
Sizinkiler sağlam öyle değil mi?

Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür...


-----------------------------------------------------------------------------

BUNU MUTLAKA OKUYUN(SÜPERRRR)

Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya baslamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı... Genç kız ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı.

Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu... Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi... Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu... " Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki... Ama olmamıştı işte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi.. Ne önemi vardı artık ? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi..

Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir, her günü hüsran...Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı...

Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, ellerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi... En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama...

Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki.. Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık... Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek istemiyordu.. Ufakta olsa ondan bir hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu... Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi... Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı ? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden ? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir ağırlık çöktü.

Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada.. Ama sevdiğinden bir hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı...

Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı... O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti...

Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu.. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu...

Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlamış, ama ameliyat kolay değil, bir aydan geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla.. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...

Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavasça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı. Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yılar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta..

Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip oturdu yavasça...Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya başladı. " Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu.. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım...

Ve bir gün herşeyi değiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim... Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye..Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık... Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece...

Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğimi sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi...

Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu ? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona... Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde... Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu ??... Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim... Sevgilin..."


---------------------------------------------------------------------------

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

küçüğüm

aynı sokakta oturuyorduk
adı esrarengizdi
herkes onun hakkında birşeyler söylerdi
hepsi nedensiz
kirli sakalları vardı
kahverengi gözlü ve kumraldı
ben nefret ederdim
ama mahallenin bütün kızları ona hayrandı
hiç kimseyle konuşmazdı
sadece gelip giderdi
başı öne eğik,hep dalgındı,farklıydı
gece boyunca hep lambası yanardı
bir gün onunla yolda karşılaştık
çok güzel bir yüzü vardı
bakışları sanki içimi eritiyordu
o an kalbimi söküp atasım geldi.
çünkü ilk defa laf dinlemiyordu.
o bakışları,o gözleri gönlüme işledi.
artık uyumak yerine onun evini izliyordum
onunla karşılaşabilmek için saatlerce kapıda beklerdim.

bir akşam yine onu yolda gördüm.
bir dakika bakarmısın dedim
acelem var küçüğüm dedi.'KÜÇÜĞÜM'
sanki bana aramızdaki yaş farkını anlattı.
eve gidip ağladım.o gece karar verdim
artık onunla konuşmayacaktım
ertesi gün eve girdiğini gördüm
hemen gittim kapıyı çaldım kapıyı açtı:ne var KÜÇÜĞÜM DEDİ.
adımı bile söylemeden
sadece seni seviyorum dedim
konuşmadan koşarak evden ayrıldım
daha sonra bir ay evden çıkmadım
bir gün kızlarla mahallede oturuyorduk
sirenler içinde bir ambulans geldi
ambulanstan acele acele inenler
hızla onun evine girdiler
bütün mahalle onun evine girdik
seyre daldık,birkaç dakika sonra
sedyeyle dışarı çıkardılar
önümden geçerken
bende seni küçüğüm dedi
donup kaldım
herkes bana bakıyordu
eve doğru koşmaya başladım
gözyaşlarım durmadan akıyordu.
evde annemler ondan bahsediyordu
ailesi yokmuş
okumuş
sevdiği bir kız varmış
ama kaçtığı gün ölmüş
bir süre sonra yine sevmiş
ama ne yazıkki o da ölmüş
kimi sevdiyse ölüm ayırmış
sanki onun sevdiği
azrailin ölüm fermanıymış
bazen hiç nedensiz
bir kağıt bir kalem
bir de fotoğraf varmış
bir de ölmek için dua ediyomuş
intihar edip hastaneyi aramış
polisler evin duvarında
KÜÇÜĞÜM YAZISINI BULMUŞLAR
KÜÇÜĞÜM SENDE ÖLME YAZIYORMUŞ!!!!


En son yildiz7a_busra tarafından Paz Şub. 01, 2009 12:13 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_BuShRa_
Deneyimli Üye
Deneyimli  Üye
_BuShRa_

Kadın
Yaş : 28 Kayıt tarihi : 11/10/08 Mesaj Sayısı : 306 Nerden : OkUlDaN....

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: Geri: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyPaz Ocak 25, 2009 12:24 am

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

LİSE 1.SINIF Ingilizce dersinde yanimda bir kiz oturuyordu
onun için "benim en iyi arkadasim" diyordum..
ama ben onun ipek gibi saçlarina bakip onun benim olmasini istiyordum..
Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum,
dersten sonra kalkti ve geçen gün sinifta olmadigi için o günün notlarini istedi
ona notlari verirken bana tesekkür etti ve yanagimdan öptü.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utaniyordum.. LİSE 2.SINIF Telefonum çaldi,
arayan oydu ve agliyordu bana askin nasil kalbini kirdigini anlatti,
beni evine çagirdi, yalniz kalmak istemedigini söyledi,
bende tabiki gittim, koltuga, onun yanina oturdum,
güzel gözlerine bakmaya basladim ve onun benim olmasini diledim
2 saat sonra Drew Barrymore´un bir filmi basladi ve onu izledik
filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi,
bana her sey için tesekkür etti ve yanagimdan öptü.


Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utaniyordum..
SON SINIF Mezuniyet balosundan bir gün önce yanima geldi ve
çiktigim çocuk hasta ve partiye gelemeyecek" dedi,
benimde çiktigim biri yoktu ve 7. sinifta birbirimize söz vermistik
eger çiktigimiz biri olmazsa partilere birlikte gidecektik,
"en iyi arkadas" olarak. Ve partiye birlikte gittik, o aksam çok güzeldi,
her sey yolunda gitti,
partiden sonra onu evine kapisinin önüne kadar biraktim,
kapinin önünde ona baktim o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek bakti.

Onun benim olmasini istiyordum..
Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum,
bana "hayatimin en güzel zamanini geçirdigini" söyledi ve yanagimdan öptü.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum..
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çatti..
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için
sahneye çikarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi.

Onun benim olmasini istiyordum..
Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum.
Herkes evine gitmeden önce yanima geldi ve aglayarak bana sarildi
sonra basini omzuma koydu ve
"sen benim en iyi arkadasimsin, tesekkürler"
deyip yanagimdan öptü.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum
ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum..
Aradan yillar geçti..
Bir gün bir nikah dairesinde ve o kizin nikahini izliyorum..
evet artik evleniyordu, onun "evet, kabul ediyorum" demesini,
yeni hayatina girmesini izledim, baska bir adamla evli olarak.

Onun benim olmasini istiyordum..
Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum.
Yeni hayatina girmeden önce yanima geldi ve nikahima geldin tesekkürler
" deyip yanagimdan öptü.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utaniyordum.. Yillar çok çabuk geçti..
Su an benim bir zamanlar en iyi arkadasim olan kizin tabutuna bakiyorum,
esyalari toplanirken lise yillarinda yazdigi günlügü ortaya çikti..
Hemen günlügünü aldim ve günlükte okudugum satirlar Şöyleydi..

"ONUN GÖZLERİNE BAKARAK ONUN BENİM OLMASINI DİLEDİM..
AMA O BANA BENİM ONA BAKTIĞIM GÖZLE BAKMIYORDU BUNU BİLİYORDUM.
ONU SADECE ARKADAS OLARAK İSTEMEDİĞİMİ BİLMESİNİ İSTİYORDUM,
ONU ÇOK SEVİYORDUM AMA SÖYLEYEMİYORDUM
NEDENİNİ BİLMİYORUM AMA ÇOK UTANIYORDUM..
KEŞKE BANA BENİ BİR KEZ SEVDİĞİNİ SÖYLESEYDİ..


(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

AŞK GÖRÜN BAKALIM.....
Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar
de0ikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.
Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.
Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
'Ben artık gideyim' demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu
çağırdı.
'Bana biraz tuz getirir misiniz' dedi. 'Kahveme koymak için.'

Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz!
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.
Kız, merakla 'Garip bir ağız tadınız var.' dedi.. Delikanlı anlattı:
'Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım.
Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.
Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu
ailemi hatırlıyorum... Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.
Onları ve evimi öyle özlüyorum ki...'
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız
dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi...
O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak.
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii...

Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu...
Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü...
40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. 'Ölümümden sonra aç' diye
bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu, satırlarında:
'Sevgilim, bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok...
İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.
Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın
en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden
tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,
ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da...'
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında
birgün biri, kadına 'Tuzlu kahve nasıl bir şey?' diye soracak oldu..
Gözleri nemlendi kadının...
Çok tatlı!.. dedi...



--------------------------------------------------------------------------------

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

Yil 2008 evin telefonu sabaha karsi 3.5 da caldi

uyku sersemi adam telefonu açti

telefondaki ses annesine aitti

telaslandi korktu baslarina birseymi gelmisti

acaba diye endiselendi

annesi nasilsin oglum iyimisn

diye sordu oglu saskin bir ifade ile

iyiyim anne hayirdir birseymi oldu

siz iyimisiniz dedi annesi biz iyiyiz

birseyimiz yok sadece sesini duymak istedim dedi

ogluda anne bunun içinmi aradin

saat sabahin 3.5 u dedi yarinda konusabilirdik

annesi rahatsizmi ettim oglum dedi

oglu evet anne rahatsiz ettin

diyerek hiddetli bir sekilde cevap verdi

bunun üzerine annesi 30 sene önce

sende beni bu saatte rahatsiz

etmistin oglum dogum günün kutlu olsun diyerek telefonu kapatti...


En son yildiz7a_busra tarafından Paz Şub. 01, 2009 12:15 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_BuShRa_
Deneyimli Üye
Deneyimli  Üye
_BuShRa_

Kadın
Yaş : 28 Kayıt tarihi : 11/10/08 Mesaj Sayısı : 306 Nerden : OkUlDaN....

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: Geri: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyPaz Ocak 25, 2009 12:41 am

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.
Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...."
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla.
Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına
kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."

(HEPSİNİ MUTLAKA OKUYUN)

MUCİZE
Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardı. Georgi'nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally:"Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir."Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally. Domuz biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti.Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally'nin beklediğini görünce "Evet, ne istiyorsun söyle bakalım" dedi. "Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum" diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.Sally "Kardeşim" dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: "Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum."Eczacı Sally'e bakarak "Anlayamadım" dedi."Şeyy, babam 'Onu ancak bir mucize kurtarabilir' dedi, bir mucize kaç paradır, bayım?"Eczacı Sally'e sevgi ve acımayla baktı bu kez: "Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım" dedi.Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak "Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli" dedi. Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally'e dönerek "Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım? diye sordu. "Bilmiyorum" dedi Sally. Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: "Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam 'Onu ancak bir mucize kurtarabilir' deyince ben de paramı alıp buraya geldim.""Ne kadar paran var?" diye sordu iyi giyimli adam. "Bir dolar ve onbir sent" dedi Sally. "Ve dünyadaki tüm param bu!" "Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para" dedi, iyi giyimli adam. Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally'nin elini tutarak "Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?" diye sordu. "Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum" dedi. İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong'du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı.Anne "Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum" dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça malolduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına bir dolar ve onbir sent!


En son yildiz7a_busra tarafından Paz Şub. 01, 2009 12:20 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
sena
Yeni Üye
Yeni Üye
sena

Kadın
Yaş : 27 Kayıt tarihi : 18/10/08 Mesaj Sayısı : 48 Nerden : MoYMuL :P:D:D

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: Geri: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyPaz Ocak 25, 2009 1:43 am

cok qüseLmiş büşracım kLavyene saqLık Very Happy

EN ŞANSLI İNSAN

Frane Selak,74 yaşında emekli öğretmen.Hırvatistan'da yaşıyor.Tam 7 felaketten kurtuldu,dünyanın en şanslı insanı oldu.


1962 : Saraybosna'dan kalkan,Dubronik'e giden trene bindi.Tren raydan çıktı ve birkaç vagon nehre düştü.
Buz gibi suda 17 kişi boğuldu.Selak'ın kolu kırıldı ama kurtuldu.
1963 : Zagreb'te DC-8 tipi bir uçağa bindi.Uçak havadayken kapısı açıldı ve Selak aşağı düşen 20 kişiden biriydi.Kazada 19 kişi öldü!Selak
saman yığınına düştüğü için yaralı olarak kurtuldu.
1966 : Bindiği otobüs nehre uçtu.4kişi öldü,o birkaç sıyrıkla kurtuldu.
1970 : Otomobiliyle giderken motor alev aldı.Kendini dışarı zor attı,aracın benzin deposu infilak etti.
1973 : Otomobilinde meydana gelen patlamada saçlarının bir bölümünü kaybetti.
1995 : Zagreb sokaklarında otobüs çarptı.Yaralı kurtuldu.
1996 : Otomobil bir virajda Birleşmiş Milletler'e ait kamyonla çarpıştı.Skoda marka otomobiliyle uçuruma uçtu.O bir ağacın
üstüne düştü,otomobili yandı.
2003 : Frane Selak,piyangodan 1.3 trilyonluk ikramiye kazandı.Şimdi amacı kazasız belasız yaşamak.


------------------------------------------------------------------------------

FIKRA: Türkçe dersinde öğretmen sorar: -"Ben qüzeLim,dersem bu cümLe hanqi zaman formundadır? öğrenci: -"Geçmiş zaman öğretmenim


-----------------------------------------------------------------------------

öğretmen



Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş:
"Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın..."
Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış:
"Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun?"
"Hayır", demiş çocuk, "ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
emre
Moderatör
Moderatör
emre

Erkek
Yaş : 31 Kayıt tarihi : 11/10/08 Mesaj Sayısı : 99 Nerden :

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: Geri: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyPtsi Şub. 02, 2009 12:45 am

yazılar bir araya getirilmeye çalışılmıştır,DUYURULUR
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_BuShRa_
Deneyimli Üye
Deneyimli  Üye
_BuShRa_

Kadın
Yaş : 28 Kayıt tarihi : 11/10/08 Mesaj Sayısı : 306 Nerden : OkUlDaN....

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... Vide
MesajKonu: Geri: ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...   ÇoK GüZeL BiR HiKaYe... EmptyÇarş. Şub. 04, 2009 1:04 am

teşekkürler bu arada yazılarımı okuyan var mı varsa da nasıl buldunuz???
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÇoK GüZeL BiR HiKaYe...

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Forum Özel YILDIZ :: Kendi Yazdıklarımız :: #Hikay£ Kö$£sİ# -
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar